2 Nisan 2011 Cumartesi

İstasyondaki Çocuk

Herkes bir trene binersem hayatıma devam edeceğimi sanmıştı.

Bütün arkadaşlarımdan biletler yağmaya başlamıştı. Hiç bilmediğim yerlere de vardı, gittiğim yerlere de. Bir gitmemi istiyordu herkes. Bir bin bak neler değişecek, her şey akıp gidecek diyorlardı.

Bazen, hayatın devam etmesinin dağılanları toplamakla karışabileceğini kimse söylememişti. Çünkü onlar da bilmiyorlardı. Karıştırıyorlardı.

Devamlarda çok verimli olamıyordum. Ne birincisinin rengi aklımdaydı, ne ikincisinin yemeği. Ne de üçüncüsünün sayısı.

Birincisinin, ikincisinin... cümlelerde gizlediklerini toplamaktansa, kendimi topluyordum. Dağılan "ben"leri arıyordum. O yüzden, sadece, içinde benim olduğum cümleleri duyuyordum. "Bana" böyle demişti. "Benden" gerçekten hoşlanıyordu. "Benden" şöyle böyle bahsediyordu. "Beni" hayal kırıklığına uğratmıştı.

Ben hayatıma devam etmiyordum. Ben kendimi süpürüyordum. Ben kimi kırmıştım da kendini süpürmüştü, kim gelip kendini bende süpürmüştü? Bunlara cevap arıyordum.

Çantamda, yalnızca, bütün biletler ve bütün duraklara gidecek kadar çok vakit vardı.

İstasyonda otururken sıraya dizdim onları.

Sadece istasyondaki dolapları kullandım, sadece istasyondaki gazeteleri okudum. Sadece istasyondaki adamlara aşık oldum.

Sadece istasyonda çocuk oldum.

Gittim.

Hiç yorum yok: